Makaleler

Sevgili gençler bu aşağıda okuyacağınız hikâyeyi sizler için hazırlayıp bu siteye yerleştirdik. Bu hikâyeyi biz çok beğeniyoruz. Umarım siz de okuduktan sonra beğenir ve başkalarıyla paylaşırsınız.

Her hikâye ‘Bir varmış, bir yokmuş’ diye başlar.
Biz de hikâyemize ‘’Bir varmış, bir yokmuş’’diye başlamak istiyoruz.
Çok uzak ülkelerden birinde bir köy varmış. Bu köyün içinde fakir bir aile yaşarmış. Anne, baba ve bir tanecik kızlarıyla, bu aile mutlu bir hayat sürdürüyorlarmış.
Bir gün kapıları çalınmış. Ev sahibi kadın kapıyı açınca, karşısında üç yaşlı adam görmüş. Kadın sormuş:
‘’Ne istemiştiniz’’?
Yaşlılar cevaplamışlar:
‘’Biz size şans getirdik. Şimdi size sorular soracağız. Eğer bu sorularımızı cevaplandırırsanız şansınıza sahip olacaksınız’’.
Kadın şöyle demiş:
‘’Eşim burada değil. Sorularınıza cevap veremeyeceğim’’.
Yaşlılar cevap vermişler:
‘’Biz şimdi gidelim. Eşiniz eve geldikten sonra tekrar geliriz’’.
Akşam olunca, üç yaşlı adam tekrar gelmişler. Kadın, misafirleri karşılamış.
‘’Şimdi, size sorular soracağız’’.
Böylece yaşlılar sorularını sormaya başlamışlar.
İlk yaşlı ‘’Ben parayım’’ demiş. İkinci yaşlı ‘’Ben başarıyım’’. Üçüncü yaşlı ise ‘’Ben sevgiyim’’ demiş.
Onlar, kadına bir ağızdan sormuşlar:
‘’Şimdi kararınızı vereceksiniz. Bizlerden birini seçeceksiniz. Hangimizi istersiniz’’?
Kadın, kocasının ve kızının yanına gitmiş ve her şeyi anlatmış.
Adam ‘’Biz çok fakiriz parayı alalım’’.
Kadın ‘’Başarıyı alsak daha iyi olmaz mı?’’.
Kızları ise:
‘’Ben çok gencim, sevgiyi isterim’’, demiş.
Kadın ve kocası birbirlerinin yüzüne bakmışlar. Kızlarının arzusunu reddetmek istememişler. Sonunda kararlarını vermişler.
Kadın yaşlıların yanına gitmiş ve şöyle demiş:
‘’Biz kararımızı verdik. Sevgiyi içeri almak istiyoruz’’.
Kadın ve sevgi beraberce içeri girmişler. Bir ara kadın sırtını dönmüş. Bir de bakmış ki, başarı ve para da sevginin arkasından yürüyorlar.
Kadın telaşlanarak şöyle demiş:
‘’Siz neden içeri girdiniz? Biz sadece sevgiyi istemiştik’’:
Yaşlılar cevaplamışlar:
‘’İyi bir seçim yaptınız. Sevginin girdiği yere mutlaka başarı ve para da girer’’.

Adamın biri, oğlunun iyi bir eğitim alması için çaba sarf eder. En pahalı okullarda okutur. Üniversitede yüksek eğitimini de yapan genç böylelikle okul yaşantısını bitirmiştir.
Baba, oğlunu yanına çağırır ve şöyle der:
‘’Artık okul yaşantın bitti. Bundan sonra hayat okulundan eğitim alman gerekiyor. Seni, bir bilgenin yanına göndereceğim. O, sana hayatı öğretecek’’.
Delikanlı uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bilgenin evine ulaşır. Bahçeler içersinde bir şato olan bu evin zilini çalar. Uşak kapıyı açar ve delikanlıyı salona alır. Odada, büyük bir piyano vardır. Birkaç kişi oturmuş sohbet ediyorlardı. Delikanlı bir köşede oturup beklemeye başladı.
Birkaç saat sonra uşak, delikanlının yanına gelir ve beraberce bilgenin odasına girerler.
Artık, bilge ve delikanlı karşı karşıyadırlar.
Bilge der:
‘’Buraya hayatı öğrenmeye geldin. Bugün sana hayatla ilgili ilk dersi öğreteceğim’’.
Bilge, masasının çekmecesini açar, bir kaşık çıkartır ve o kaşığın içine yağ damlatır.
‘’Al bu kaşığı ve benim şatomu, bahçemi dolaş. Dolaşırken de çok dikkatli ol ki, kaşığın içindeki yağ dökülmesin’’.
Delikanlı, bilgenin elinden yağla dolu kaşığı alır ve başlar şatoyu ve bahçeyi dolaşmaya. Birkaç saat sonra tekrar bilgenin yanına gelir. Şöyle der:
‘’Bütün şatoyu dolaştım. Bakın, kaşığın içindeki yağı dökmedim’’.
Bilge gülmeye başlar.
‘’Çok iyi yaptın delikanlı. Acaba benim şatomun duvarları üzerinde asılı olan paha biçilmez tabloları, odalardaki yerlere serili olan halıları, tavandan asılı kristal abajurları gördün mü? Pul koleksiyonumu, kitaplarımı inceledin mi? Bahçemdeki çiçeklerimi, havuzun içindeki balıkları, ağaçlar ve kuşlarımı, bütün bunları gördün mü?
Delikanlı utanarak cevap verdi:
‘’Hayır, ben yağın dökülmemesi için, sadece kaşığa baktım’’.
Bilge şöyle dedi:
‘’Şimdi git ve bu anlattıklarımı seyret ve bana gelip anlat’’.
Delikanlı gitti ve her şeyi gördü. Bilgenin evini incelemişti. Telaşla bilgenin yanına geldi ve dedi:
‘’Artık sizin evinizi çok iyi öğrendim. Odaları ve bahçeyi dolaştım. Her şeyi gördüm’’.
Bilge tekrar güldü ve şöyle dedi:
‘’Çok iyi yaptın delikanlı, ama ne yazık ki bu sefer de kaşığın içindeki yağı unutmuşsun. Bak, yağı dökmüşsün’’.

Okumak, tahsil görmek, üniversiteler bitirmek gerçekten çok mükemmel. Hayat sadece iyi okullarda eğitim görmek değildir. Üniversite eğitimi, sadece seçtiğiniz dalda bilgilenmek demektir.
Hayatın, üniversite eğitimi bittikten sonra başladığını hiçbir zaman unutmamalıyız.

Evlilik de aynı şekilde. Evlenmek ve güzel bir yuva kurmak çok kutsal bir olaydır. Evlenmek, çiftlerin sadece güzel günlerde beraber olması için değil, kötü günlerde de beraber, el ele vererek bu kutsal müesseseyi korumak ve en yüksek doruklarda yüceltme mücadelesi vermek demektir.
Evli çiftlerin yapacakları tüm mücadele ileriki tarihlere yönelik olmalıdır. Onlar, sağlıklı beyinlerle eğitilmiş ve aileden gördükleri terbiyeyle büyütülmüş topluma faydalı çocuklar yetiştirmelidirler.
Bu çocuklar aynı bu yukarda yazmış olduğumuz örnek hikâyedeki gibi eğitilmeli, kaşığın içine bakarken etrafını görmeli, etrafına baktığı zaman da kaşığın içindeki yağı unutmamalıdır.

Biz, Levon KORDONCiYAN – İskender Smokin markası olarak tüm yeni evlenecek çiftlere bir ömür boyu mutluluklar dileriz.

KORDONCİYAN

Önemli olanlar manevi değerler, inançlar, dikkatli olmak, aile, dostlar ve hayattır.
Ama maalesef çoğu zaman bizler bizim için en önemli olan şeyleri unuturuz.
Kazanç hırsı, zenginlik, maddi şeyler bizi öylesine büyüler ki, çoğu zaman en önemli şeyleri bir köşede bırakırız. Böylece zamanımızı bu tür şeylerle tüketir ve en önemli olan şeyi
“Ruhun hazinesini“ bir köşede unuturuz. Asla aklımızdan çıkarmamamız gerekir ki bu dünyadaki yaşam çok çabuk geçer ve ölüm beklenmedik bir zamanda bizi yakalar.
Ve hayatın kapısı bizim için ebediyen kapanmış olacağından son pişmanlık bir fayda vermez.
Çünkü biz en önemli şeyleri unutmuş durumdayız…
Sevgi, barış, alçak gönüllülük, samimiyet…
“Hikâyede anlatılan efsaneye göre bir kadın, bir gün kucağındaki çocuğu ile birlikte bir mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar.
Bu ses ona : “ içeri gir ve ne istersen al, ama en önemli olanı unutma.
Ayrıca: sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate almalısın. Ancak bu fırsatı kaçırma, ama yine de en önemli şeyi unutma” diyordu.
Kadın mağaraya girer ve büyük bir servetle karşılaşır. Masanın üzerindeki altın ve mücevherleri görünce şaşkına döner ve çocuğunu yere bırakarak hemen büyük bir hırsla masanın üzerindekileri toplamaya başlar.
Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur : ” yalnız sekiz dakikan var” demektedir. Sekiz dakika çabuk geçer, kadın toplamış olduğu kıymetli taşlar ve altınlarla birlikte mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğinden kapanır… Bu sırada çocuğunu içeride unutmuş olduğunun farkına varır, ama kapı bir daha açılmamak üzere kapanmış bulunmaktadır.”
Zenginlik uzun sürmez, ama ümitsizlik hep yaşar.
Aynı şey çoğu zaman bizim başımıza da gelir. Bu dünyada yaklaşık 80 yıllık ömrümüz vardır ve bir ses daima bize: ” Sakın en önemli şeyi unutma!“ der gibidir.
Bizlerde bu hikayeden ders çıkaralım bizim için önemli olan değer,varlık ne varsa unutmadan yolumuza devam edelim.